16 Mayıs 2008 Cuma

Hadi güneyee, hadi denizeeee!

Ey ahali! Duyduk duymadık demeyin bak, "Neredesin sen, neden yazmıyosun?" da demeyin. Bir hafta kadar yokum ortalıkta. Denize gireceğim, ormanda yürüyeceğim, rakılar içeceğim, kebaplar yiyeceğim.

Belki de bunların hiçbirini yapamadan elimde bir kitapla bütün gün yatacağım, bilmiyorum.

Hangisi olursa olsun iyi gelecek umarım bana.
Ne "Ne olacak benim halim?" sorusunu alıyorum yanıma, ne "Şöyle olacak, böyle olacak" yanıtını.
Kafa dinleyeceğim, umuyorum.
İstediğim sadece bir haftalık bir mola.
Hepiniz kalın sağlıcakla.

Güle Güle!


Saçım yine uzadı. Kaç yıl geçti aradan? Kaç yılda büyüdüm? Ki, bir daha görüşmedik seninle.

Aynada bakardım sana. Gözlerin korkuturdu, sevindirirdi beni. O zamanlar boğazını “karabiber” yakıyordu. Boğazına tıkılanlara böyle diyordun. Susuyordun. Kocaman çığlıklar biriktiriyordun içinde.

Saçım uzadı bak yine. Nerdesin?

Bugün bir şiirde karşılaştım seninle. Hüznüne dayanamıyordun, bağıramıyordun, başın öne eğikti, yalnız bana gösteriyordun kalbinin cam kırıklarını.

Senin geceye çıkışlarını hatırlıyorum. Beni evde bırakırken sincap saçlarını kabartırdın. Siyaha boyarken gözlerini, bana bakmamaya çalışmazdın bile. İki birayla sustururdun beni. Deri ceketi de çektin mi üzerime, cebinde bile kalmazdım, değil yüreğinde.

Ne güzel bir çocuktun sen be! Ne güzel kızdın, ne güzel kadındın. Yine de bütün o güzelliğinle bir tek ben korkmazdım senden. Anlamazdım da, bu yaralanmış çocuktan benden başka herkes, neden korkardı ki?

Biliyor musun, şimdilerde benden, senden korktuklarından daha çok korkuyorlar. Saçlarımı bırakıveriyorum oysa, öylesine. Gözlerimi siyah etmiyorum. Kalbim ortada geziyorum. Ağzıma geleni söylemeye tenezzül bile etmiyorum artık: Biliyorlar.

Seni nerelerime sakladım güzel kızım? Gitmiş bir aşkın ardından bile o aşka sadıktın mateminle: Saçını kazıtırcasına kestirmiştin. Seni terk edilmeye hala alıştıramamıştım. Ah seni sadakatsizlikle, sevgisizlikle suçlayanlar! Ne cahillik!

Sen her aşka, sen her insana, sen her omuza sadık kaldın.

Bak saçlarım uzadı. “Saçların uzar. Saçlarım uzar. Yine görüşürüz.” demişsin. Görüşemedik bir daha.

Neredesin?

Doğrusu, bilmişsin. Hala o durakta beklemiyorum gerçi ama ülkemin cenazesini çiftetelliyle kaldırıyorlar. Bilmişsin, senden sonrası bitmez bir tufan oldu. Bilmişsin, insanlar daha zengin ve bu yüzden daha yoksul oldular. Güzel kızım, iyi kızım, taş kalpli, yumuşak kızım. Nasıl da akıllıydın sen.

Neredesin?

Yaşlanmış eski tanrıların. Matemle kestirdikleri saçları yine uzamış. Uzlaşmışlar karabiber acısıyla. Acılar koymuyor artık onlara da. Bir zamanların umutlarını geçmişe özlem pisliğine buladılar senden sonra. O da bitti, şimdi yerlerde sürünüyor o ölümsüz bayraklar: İman, güven, inanç, özgürlük, kardeşlik, eşitlik, dostluk, çocuklar, güller, ekmek ve karanfiller. Hürriyet, cumhuriyet şehrin sokaklarında paçavra. Ve onlar da benim seninle bir daha hiç karşılaşmadığım gibi, bir daha hiç karşılaşmamışlar kendileriyle.

Acıyla uzlaşılmaz çünkü. Karabiberlerin boğazını yakmasına ancak alışırsın. Bunun adına “duyarsızlaşma” denildiğini ise ancak duyarsızlaşınca anlarsın. Senin peşinde koşturup durduğun acısızlaşma bak ne işler açtı başımıza benim kötü kızım.

Saçlarım uzadı. Görüşemedik bir daha. Neredesin?

Doğru, yaşlanmak büyük laf. Sen yaşlanmaya dayanamazdın. Ondandır bir daha karşılaşmamamız. Sana bu eller, bu koca göbek, sana ağrıyan omuzlar, çatlayan bacaklar yakışmazdı. Ben yaşlandım güzel kızım. Bundandır karşıma bir daha çıkmayışın.

Sana bu laflar da yakışmazdı. Sen uzlaşmayı, sen akl-ı selimi, sen sağduyuyu, sen ölümü, sen boyun bükmeyi, sen oturmuşluğu, sen aşka değil insana sadakati, sen yenilmeyi, sen kabullenmeyi, sen nabza göre şerbet vermeyi, sen tüm bunları beceremezdin be kızım. Bundandır da karşıma çıkmayışın.

Saçı uzadı bak maşallah herkesin. Ama sen artık yoksun. Bir daha hiç olmayacaksın. Deli kızım, canım kızım “Beni de hatırla ama” deyişinmiş yazdıkların. Bir intihara hayat süsü verip, bir vasiyetnameye şiir süsü verip, elime tutuşturup gitmek, ha? Ah, seni ne çok küçümsemişim ben.

Nasıl özlemişim ama seni. Beceremediğin, kullanmaya bırakmadıkları hayatını bana satıp, kaçıp, gitmişsin. İyi bok yemişsin.

Anladım ki, bir daha hiç karşılaşmayacağız seninle. Benim baş belam, gençliğim, kanımın ateşi, yaşama sevincim, güle güle. Bir hayat yaşanmak için değildir çünkü bu ülkede. İdare edilir şimdi yaptığım gibi. İşte böyle.

Güle güle!

3 yorum:

şule dedi ki...

okudum ve kaldim oylece. sonra bir daha okudum sindirerek. iyi ki varsin arzu dedim icimden. bir de gule gule...guzel dinlen...

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Tatil bitti mi?
Bekliyoruz, artık.
:))

Arzu Çur dedi ki...

Dinlendim, geldim. Özledim sizi, iyi dilekleriniz için çook teşekkürler.

:)