23 Haziran 2008 Pazartesi

Canımdan bir parçasın, dilerim hep mutlu olasın

Dan dan dan! Bugün 23 Haziran.

20 yıl önce bugün, bir çocuk doğdu: Akhan Ege.

O benim oğlum.

Yaptığım en güzel iş, yazdığım en güzel şiir o.

21 yaşına basıyor bugün. Dilerim mutlu olsun hep, güzel yüzü hep gülsün.

Aşağıdaki yazı onun için.


Güzelleme


Düşün bir, duymak için bir değil tam iki kulağın var. Bu iki kulak çok işe yarar, farkında mısın?
“Merhaba canım” diyen sesini duyabilirsin sevdiğinin. “Aynı fikirdeyim” der gözlerinin içi gülerken arkadaşın. El sıkışmadan anlarsınız çoğaldığınızı, bir sıcaklık avucuna yayılır.
Bir anı sesle başlamıştır, belleğine kazınır. Ölene kadar unutmazsın o sesi. Bir sarılmayla bütünleşen sımsıcak bir vücut: Annen. “Aferin” demiştir çünkü sana ve sen bu aferinin peşinde yıllar boyu koşarsın.
Bir gün duyduğun bir söz bütün hayatını değiştirecek diye umutlara nöbetçi bekler kulakların. Bir gün bir sesin ne anlama geldiğini anlayacak diye bekler kulakların. Bir gün birisini bulacak, bir gün o sesi duyacak diye öfke ve heyecan içinde bekler kulakların.
Farkında mısın, iki tane kulağın var: Küfrü duyup öfkelenmeye yarar. Korkaklığı algılayıp tiksinmeye, anlatılanları paylaşmaya, öğrenmeye ya da. Kulakların işte bu işlere yarar.
İki gözün var, farkında mısın? Bu iki göz, senden bir parça olan çocuğunda yeniden hayat bulduğunu gösterir sana. Aynada yalnız yüzünü görürsün. Ruhunu görmek istersen dik gözünü gözlerinin içine bak.
Meydanlarda binlerceyken önündekinin ensesini gösteren yanılgılarına kanma sakın, bir tek kişinin gözlerinde binleri gösterebilen gözlere bak.
Gözlerin bir kuyudur: İçine bak.
Sonsuz bir bacadır: Dışına bak.
Seyreyle dünyayı, görüp görebileceğin son manzaranın tadını çıkar.
Gözlerini sakın boş verme: Birinin içine bile dünya sığıyor. Gözlerin ne kadar iyi, ne kadar güzel. Farkında mısın?
Ellerini kavuşturma birbirine, bırak açık dursun. Onlar bir çiçeğin yumuşaklığını anlatır sana. Suyun akabilir, ateşin yakabilir, havanın elle tutulabilir olduğunu, toprağın nankör olmadığını, dünyayı başkasının sana vermediğini, onu senin kurduğunu, bunları bunları ve başkalarını ellerinden öğrenirsin.
Ellerin ne denli yararlı, farkında mısın? O büyüdükçe buruşan ellerin neler yapar bir düşünsene.
Bütün gece o ellerle resmini çizersin, yanında olmayı delice istediğin gelir yanına. Kollarını sonuna kadar açarsan kollarının ucundaki o iki küçük terazide iki dünya durur. Kucaklayabildiğin senin olur.
Ellerin bildiğinden daha beceriklidir. Mesela sen dünyanın kıyılarında gezinirken ellerin akşam yemeğini hazırlayıp koyuverir sofraya.
Ellerin her zaman senden yaşlıdır. Bilgedir. Her zaman senden önde gider.
Bir düşünsene, yeni bir dünya yaratabilirsin “Hayır” demeyi de bilen ellerinle. Çocuklarına kalanı ellerinle kurarsın, farkında mısın? Sen elini birinin eline verdiğinde bir anda iki değil onbin kişi olursunuz. Bunun da farkında mısın peki?
Halaya duran ayaklarına iyi bak: Bütün gövdenin yükünü taşıyor onlar.
Sıcak bir günde başın döner, çok yukarıda sanırsın kendini. O zamanlarda fırsatı kaçırma, seyre koyul iki akıllı parçanı. Ayakların kendini bilmediğin zamanlarda seni, seni bilenlere taşır.
Üzerine bastığın her santimetrekare toprak ayaklarının sayesinde, orada olduğun sürece senindir. Biliyor muydun bunu?
Ayakların seni geleceğe taşır: Adımlarını saymayı sakın unutma!
Koşmayı öğrendiğin zaman bırak koşacağın yönü onlar belirlesin: Ayaklarını özgür bırak ki seni doğruya taşısınlar.
Her zaman saklıyorsun bu iki güzel kanadı. Ayaklarını yani. Bir gün dene, ayakkabılarını fırlat at. Çoraplarını çıkar. Çıplak ayaklarının altındaki koşturmacayı hisset: Sürekli ilerleyen, gerileyen, çöken sonra yine yükselen yani devinen yani kıpır kıpır sürekli yeniden kurulanı yani dünyayı. Ayaklarını saklama, özgür bırak onları. Ne kadar duyarlı olduklarını anlayacaksın.
Ayaklarına güvenmeyi öğrenmelisin. Senden daha inatçı olduklarını bilmelisin. Bir baksana yönleri ileriye doğru. Geriye dönmeyi sevmezler yani. Düşmanların neden önce ayaklarına düşman olur, anladın mı?
Konuşabiliyorsun ne güzel. Gördüğünü anlatabilirsin insanlara yani. Görmediğini de. Varolduğunu bildiğini anlatırsın, varolmasını istediğini de.
Kendini sözcüklerle anlatabiliyorsun, ne güzel. En sevdiğin yemeğin adını nasıl söylerdin başka türlü. En iyi şeyin özgürlük olduğunu, rüzgârın seni nasıl eğlendirdiğini, yollarda bir başına gezmenin de güzel olabileceğini ve hayatın bazen iyi davrandığını sana, söyleyebiliyorsun. Ne güzel.
Konuşarak anlayabilir, anlatabilir, paylaşabilirsin. Konuşarak düşlerini gerçeğe dönüştürebilirsin. Kendinle konuşabilir ya da milyonlarca kişiye seslenebilirsin. Sesinin hiç yok olmadığını senden sonra da uzak gezegenlerde yaşadığını biliyor musun? Konuşarak yeni dostlar bulabilir, düşmanlarınla tanışırsın. Konuşmak silahındır, mermisiz işler. Ne güzel.
Durumun vahametini senden önce fark eden burnuna iyi davran. Oynama onunla, kalkık olması için uğraşma. Burnun Tanrının elinin değdiği tek yerdir yüzünde. Beğenmezlik etme. Burnun yüzünü ikiye böler, bu yüzden insansın; ne melek, ne şeytan..
Yüzünün bir yanı doğuya bakar burnun sayesinde. Bir yanı batıya. Bu ülkede yaşamanın ne demek olduğunu anlamak için burnunun yüzünde çizdiği doğruya bak.
Kalbine giden kokunun ne olduğunu fark ettiğinde âşık olmanı sağlayacak olanın burnun olduğunu bilmiyor musun? Sevgilinden ayrıldığında en çok kokusunu özlemez misin yani?
Burnuna iyi davran. Çiçekler götür ona. Kolonya sun, şeker tut.
Bir kalbin var, beynin de. Yani sen insansın. Sevebilirsin de, istersen. Nefret etmeyi becerebildiğin kadar yapabilirsin bunu da.
Doğru olmayı, dürüst olmayı, iyiyi görmeyi becerebilirsin. Ne olursa olsun umudunu diri tutmayı başarabilirsin. Ağlamayı da, gülmeyi de bilirsin. Yazı yazarsın, hayal kurarsın. Olmayanı oldurursun. İnsansın ya, içine belkiyi de doldurursun. Dünyanın en iyi şarabı senin eserindir: En kahredici yalnızlıkları fıçılar, en güzel birliktelikleri damıtırsın.
İnsansın! Nefes almak için ciğerlerin, işlemek için kalbin var; düşünmek için beynin. Aşık olabilir, kavga edebilir, hiç bir şey yapmayıp bir köşede oturabilirsin. Koşar, korkar, çiçeklere su verir, çeliği unutmazsın. En güzel günleri sen yaratırsın, en korkunç işleri becerebileceğin gibi.
Sen insansın: Yok eden ve var eden sensin. Senden gelir her şey, sana döner: Atış açını iyi hesaplamalısın.

Wesvese-Mart 2003

8 yorum:

Butterfly dedi ki...

kutlu olsun:))

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Akhan Ege'nin böyle güzel dileklerin gerçek olduğu bir yaşamı olsun, mutlu olsun.

Anneyi kutlarım, öperim.
:))

şule dedi ki...

vay be. ne guzel bir guzelleme olmus bu :)
mutlu yıllar ogluna da, sana da. dogum gununuz kutlu olsun, oglunun da senin de...
opuyorum sevgiyle.

Arzu Çur dedi ki...

Herkese teşekkür ederiz ana oğul. İyi ki varsınız kızlar:)

elektra dedi ki...

teyzesinin ergen danası, teyzeyi eli böğründe bıraktı ya:( ama o benim nar tanem, nur tanem, bir tanem. onu ben çooook çoook öper koklarım. da, izin vermiyor dana.:)
ablam ben yarın gidiyorum. doyamadık daha birbirimize tatilde ama, döneceğim hemen. seni seviyorum:)

Arzu Çur dedi ki...

Aman ne demeye çabuk döneceksin ki Elektra'm canım benim?

Bol bol dinlen, herkesi benim için de öp.

Bikaç hafta sonra beraber gideriz bi daha.

Tijen dedi ki...

Yakışıklı oğluna nice yirmi yaşlar!

Arzu Çur dedi ki...

Tijen:)

Çok teşekkür ederim. Sağol:)