13 Haziran 2008 Cuma

Bazı çocuklar erken ölür...

Bu çocukların özellikleri şunlardır:
a) Vahşidirler. Hayata uyum sağlama yetenekleri yoktur. Bu nedenle ipin ucunu ölüme doğru çekiştirip boğazlarına dolamakta tereddüt etmezler. Bu ölüm bizim bildiğimiz anlamda fiziki bir ölümle sonuçlanmaz her zaman. Hatta çoğunlukla sonuçlanmaz. Çayı fazla tüketenler, sigaraya erken yaşta bağlananlar ve sevgililerini sevip sevmedikleri sorusunu ceplerinde sürekli taşıyanlar bunların arasından çıkar.
b) Annelerini severler. Onsuz bir hayat tasarlayamayacak kadar çok severler. Anneleri bu sevgi karşısında sakatlanmaktan korkarak kaçar ve en çok o zaman bu çocuklar erken ölür. Bir kısmının sanatçı, bir kısmının ruh hastası, çoğunluğunun boğazına düşkün olduğu gözlenmiştir.
c) İnsanlara güvenleri yoktur. Gerçekleri erken yaşta tanımamak için büyük gayret sarf ederler. Bu gayret onları büyümekten alıkoyar. Bu yüzden bu çocuklar yaşlanıp öldüklerinde de hiç yaşamamış sayılır, Araf’a giderler.
d) Yeniden doğuşa inanmazlar. Yeni sözcüğü onlar için imkansızdır. Hep ve kesintisiz demeyi bilirler. Yaşam bir zaman içlerinde bir yerde donmuş, arkasından gelen her saniye o an olarak yaşanmıştır. Böylece hayat hep aynı görüntüyü sunan bir bitmiş tablodur onlar için. Sürekli değişen görüntülerin yansıdığı bir ayna değil.
e) Kırılgandırlar. Öyle kırılganlardır ki, onlara bir bardak çay sunmanız büyük bir hakarete uğramışlık duygusuna neden olabilir. Kendilerine pasta pişirmiş bir anneleri yoksa özellikle böyledir. Çayın yanında sunulmamış pastaların özlemini çekerek ölürler. Onları bu yoksunluktan kimse kurtaramaz.
f) Hesap yapmayı beceremezler. Bankada paraları olmadığı gibi, olanı da bitmez bir vicdan azabı duygusuyla başkalarına dağıtırlar. Hesap makineleri de en az abaküsler kadar kesici aletlerdir onlar için. Boncukları yutmama konusundaki çabalarına sayılara küfretme eğilimleri eşlik eder.
g) Uyumsuzdurlar. Sorun bakalım; neye uyumsuzdurlar?

Bu çocuklara rastlama ihtimalinizin olduğu yerler şuralardır:
a) Kapı önleri: Bırakıldıkları yerden ayrılmaya cesaret edemeyen grup buralarda toplanır. Kapı zillerini çalıp kaçanlara buruk gözlerle bakar, çöp tenekelerini devirmekle yetinirler.
b) Otobüs durakları: Ölümü sonsuz bir bekleme yeri olarak görenlerin bir kısmı burayı tercih eder. Otobüslere binenlere hayret ederek , birbirlerine dirsek atarak, gitme eyleminin nasıl bir ruh hali gerektirdiği hakkında tartışarak beklerler.
c) İş ve İşçi Bulma Kurumu kuyrukları: Birilerinin kendilerini de bu hayata dahil sayarak onlara iş vermesi başlarına gelecek mucizelerin en güzelidir. Ancak bir iş bulabildikleri taktirde ondan kurtulmanın yolunu da hemen bulacakları kesindir.
d) Yol kavşakları: Trafik ışıklarının renk değiştirmesinin kendilerinde yarattığı psikolojik baskı yetmezmiş gibi karar vermelerini gerektiren kavşak noktaları iyice çaresiz kalmalarına neden olur. Bu halleriyle trafik sıkışıklığının başlıca nedenlerindendirler.
e) Hastane önleri: En iyimser olanlarına hastane kapılarında rastlayabilirsiniz. Erken ölümlere çare olabilecek doktorların yetişmesini dinmeyen bir ümitle beklerler. Daha çok beklerler.

2006-Picus

Hiç yorum yok: