1 Haziran 2009 Pazartesi

Sporşöriçe olma denemesi

Merhaba herkes

Blogu ne zamandır ihmal ettiğimin farkındayım. Her gün yapılan güncellemeden iki günde bire, ordan haftada bire ordan da kafamıza göre bire döndük. Hal ve şerait bunu gerektirdi diyeceğim ama yer misiniz bilemiyorum. Yine de bir süre böyle gitsin bakalım, bi zamana Allah kerim.

Beş-altı yıl kadar önceydi, Ayşegül'ü yazdığım günler... Ayşegül'ü bölüm bölüm yazıp da elektronik ortamda yayınlamama vesile olan Erhan, arkadaşlarıyla bir mizah dergisi çıkarmaya niyetlendi. "Sen de bir şeyler yaz, komik oluyor" dedi. İyi bir şey der gibi dediği için sesimi çıkarmadım. Yazdım. Yolladım. Ses seda çıkmadı Erhan'dan. Sonra bi baktım dergi çıkmış, benim yazı çıkmamış.

"Bloga ne eklesem? diye bakınırken dosyaklara, işte de bu çiziktirmeyi buldum. Hakikaten yayınlanır şey değilmiş. "Bakın görün nasıl mizah yazısı yazılmaz" örneği olarak yayınlıyorum kendisini. İçinde güncelliğini ışık hızında kaybetmiş bi takım yerler de var zaten. Tadından yenmez yani. İyi dudak bükmeler, sevgiler, sevgiler:)


Spordan Nefret Ederim- Sporşöriçe

Merhaba benim canım okuyucularım. Bu sayfalarda siz sporseverlerle can-ı gönülden hep beraber olmaktan duyduğum gururla hislerim dolup taşıyor. İçimden Türkiyeeeeeeeeeeee Türkiyeeeeeeeeeee diye bağırmak geliyor. Kendimi tutamayıp fısıldıyorum hatta kendi kendime: Evet Türkiye, evet! Gün senin günün, eğlen coş. Yıllardır hayalini kurduğun spor yazarına kavuştun. O ki desfantif oynamıyor, o ki pentatlon zıplayabiliyor, o ki bisiklet nedir, semer neresindedir biliyor, o ki sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısıyla yetinmiyor tırnak temizliğini de şart koşuyor, işte o, yani ben sizlerleyim sevgideğer okuyucularım. Kendimi tutamayıp ağlarken “Gözün aydın Türkiye!” diyorum size kısaca. Gözünüz aydın: Ben geldim!

Mili sporumuz olan futbolun ağırlıklı olduğu bu dergide ben canımı dişime takarak ve kültürel ve milli bir faaliyet göstererek sizlere başka spor dallarını anlatacağım. Daldan dala kuş misali konarak, sek sek basarak, tek tek gezerek bütün haftamı sırf siz biraz olsun cehaletinizden kurtulun diye canımı dişime taktığım pistlerde, dağ tepelerinde geçirecek, kah kartallarla kah yarış arabalarının sürücüleriyle boğuşarak görevimi ifa edeceğim.

Benim canımdan aziz pırlanta kırat okuyucularım, emin olun elimden gelen hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağım sizin için. Gerekirse İspanya’ya gideceğim. Hatta gerekmese de gideceğim. Nasıl olsa paralar patrondan değil mi? Gerekli gereksiz demeden, gözümü kırpmadan boğalara kırmızı bez sallayacağım. Şampiyonların diyetlerini öğrenip sizlere ifşa etmek için çöp kutularını talan etmekten çekinmeyeceğim. Seyislerin ecza dolaplarında ne var, atlar hangi marka yulaf yiyor, peki ya Sabatini ne âlemde, Okoşka’nın ninesi güzel mi gibi cevapsız sorularınız artık cevapsız kalmayacak. Sizin için ince ince inceleyecek, irdem irdem irdeleyecek, araştırmacı gazeteciliğin dik alasını yapacağım. Yapmazsam bana da.. bana da .. kız Erhan, neydi benim buradaki adım? Hah sıpaçeriçeymiş, işte bana da ondan demesinler, o kadar yani.

Erhan be, bu biraz garip değil mi? Sıpa mıpa.. sanki böyle değildi, hı? Eminsin yani? Sıpaçeriçe? Allah Allah? E, peki madem öyle olsun. Neyse güzel okuyucularım, ben zaten unvanda, şanda, şöhrette değilim. Siz iki gıdım bilgi sahibi olun, bir “Allah razı olsun şu sıpaçeriçeden” deyin yeter bana.

İlk haftamız olduğundan lafı kısa kesmek için kısacık bir spordan, disk atmadan söz etmek istiyorum sizlere güzeller güzeli okuyucularım. Bu sporu bizzat yerinde görüp öğrenebilmek için Yunanistan’a gittim. Hepimizin bildiği gibi ilk hollümpiyatlar Yunanistan’ın kıyı komşusu olan Atena adlı bir yerde başlamış. Türkiye’de de bir şubesi var Atena’nın ama onlar inkâr ediyor olüpiyatla ilgilerini. İnat ettim ağızlarından kapmak için ama spor ruhunun zerresi yok bunlarda. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurmaya kalktığımda “Alsak alsak bedavaya ne alsak” diye üstüme yürüdüler. Ödüm patladı. Ama merak etmeyin araştırmacı gazeteciliğime halel getirmeden kurtuldum ellerinden. Zaten ben en baştan anlamıştım bunlardan diskçi olmayacağını. Bir kere içlerinde kırmızı saçlı biri var. Sorarım size kırmızı saçlı Yunanlı olur mu? Bir de dikkat ettim bunlar cartlak yeşil tayt giyiyor. Disk atmak zorlanmaya gelmez maazallah o kadar bin kişinin içinde caart diye yırtılıverirse tayt hollimpilav ruhuna da zarar gelir değil mi? Olmaz öyle yani. Disk falan atılmaz yeşil taytla. Beyaz giyseler belki kılıç oynayabilirler. Onu da ilerleyen günlerde anlatacağım, sabredin biraz. Pepe diye bi kılıç var mesela, ben gördüm de söylüyorum, şahane bi şey. Böyle bi topuzu var üstünde “Maşallah” yazıyo. Pembe şerit filan geçirmişler kenarlarına, fisto atmışlar, harika olmuş. Yalnız, bu kılıç sporcularına (sekrimci) yapılan tezahürat neden “Oldu da bitti maşallah” şeklinde henüz onu çözemedim. Bu konuyu da çözer çözmez size kılıç (ekeskrim) sporunu anlatacağım, hiç şüpheniz olmasın şekerpare okuyucularım benim.

Neyse disk atmaktan söz ediyorduk değil mi? Ne diyorsun Erhan? Yerimiz mi kalmamış? İyi iyi kısa keserim.

Amaan iki dakika sizlerle baş başa kaldık diye kıskanıyorlar canımın içi okuyucularım. Hemen diski anlatayım size ben. Efendim, disk, disk şeklinde bir disktir. Bunu alırsınız, havaya atarsınız, sonra ebe olan arkadaşınız tutar. Sonra da o size atar. Bu kadar basit ve hoş bir spordur disk atmak. Bakın hemen burada, dergide atıyorum diski. Tut Erhan diski.

Erhan! Erhan iyi misin? Ay neden kafan kanıyo ama senin? Ay siz de ne bakıyosunuz öyle aval aval? Götürün bu adamı, bana yeni bi editör bulun. Ha, evet, bi sumo güreşçisi olsun bu seferki. Bunun gibi iki dakkada kafası gözü dağılmasın. Araştırmacı uygulamacı gazetecilik yapacağız değil mi ama?

Ya balım okuyucularım şimdi aklıma geldi. Bu disk tutulmuyo muydu acaba? Eee o zaman kaçan diskleri kim topluyo ki? Hay allah. E, araştırayım da size yazayım haftaya bu problemi ben en iyisi. Tüh ya, gitti gül gibi editör. Ben onu da araştırayım da yazayım bari haftaya size. Görüşmek üzere canım okuyucularım.


Sporşöriçeniz Arzu

2 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Sayın Sporşöriçemiz,
Siz yazın, biz okuruz. Hem de eğlenerek. :)))

Arzu Çur dedi ki...

Yazarı gaza getirmeyelim lütfen ya. Ayıp oluyo:)