tag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post3948224302035610672..comments2024-01-24T15:16:01.399+03:00Comments on Arzu Çur: Bisikletli şiirArzu Çurhttp://www.blogger.com/profile/02512864196931033747noreply@blogger.comBlogger8125tag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post-87269590132432371502008-05-12T12:08:00.000+03:002008-05-12T12:08:00.000+03:00Arzu kızım, buldum ben Yürürüm'ü...Link uzun ama a...Arzu kızım, buldum ben Yürürüm'ü...<BR/><BR/>Link uzun ama aslında you tube... Yasakları delmek kolay değil... ;)<BR/><BR/>http://www.beatfiltering.com/index.php/1010110A/d5415bba0a2a474c6421eee3dc29f327710de3c3dc0b10c470e32e0a15660?search_query=+y%C3%BCr%C3%BCr%C3%BCm+karag%C3%B6z+ile+hacivat&search_type=ecehttps://www.blogger.com/profile/15286983476531094311noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post-20586058388610094402008-05-08T10:25:00.000+03:002008-05-08T10:25:00.000+03:00Elektra'm komplekssizim.Aynen de öyle binerdik. Bi...Elektra'm komplekssizim.<BR/><BR/>Aynen de öyle binerdik. Bir tur sen, bir (kaç) tur ben. <BR/><BR/>Hem ablacım, senin o güzel ayaklarına kıyamazdım ki ben. Zincire nmincire çarpan senin değil benim ayağım olsun derdim. Ondan yani. <BR/><BR/>Ne fesatsın:PArzu Çurhttps://www.blogger.com/profile/02512864196931033747noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post-67087460980837302772008-05-08T10:22:00.000+03:002008-05-08T10:22:00.000+03:00Ece'm gecem,"Kaçmak" ha? Bir tek sözcükle anlatıer...Ece'm gecem,<BR/><BR/>"Kaçmak" ha? Bir tek sözcükle anlatıermişsin asıl talebimizi. Herkes bir dönem kaçmak ister. Gitmek. Bir kasabaya, bir köye, başka bir ülkeye hatta başka bir dünyaya, zamana.<BR/><BR/>Bisikletle, ayaklarınla, motorla... Yaptığımız yollar başka ne olabilir ki?<BR/><BR/>Yaşasın yolcuların kardeşliği o zaman. Buraya Karagöz ile Hacivat Neden Öldürüldü filminden Haluk Bilginer avazlı "Yürürüm"ü eklemek istedim ama uygun bi link bulamadım. Biz zahmet bulup dinleyiver e mi?Arzu Çurhttps://www.blogger.com/profile/02512864196931033747noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post-73020615397143057682008-05-08T10:11:00.000+03:002008-05-08T10:11:00.000+03:00Neolitik Hanımcığım, madem ki böyle anlatmışsınız,...Neolitik Hanımcığım, madem ki böyle anlatmışsınız, şimdi itiraflar o halde. Ve denklikler:)<BR/><BR/>Efendim, öncelikle bizim bisiklet te kontra pedallıydı. O aniden duruverme hissini ben de çok sever idim. Markasını anımsayamıyorum şimdi. Daha doğrusu markası falan okunmuyordu, elden düşmeydi galiba. <BR/><BR/>İkincisi; o bisikletli yaz şiirde olduğu gibi Bursa'da geçmedi. Haydi tahmin ediniz, neredeydi? Ufkunda dağ göremediğim bir şehirdi orası desem ama ben yine de dağ istiyrdum desem, Kırmızıtoprak mahallesinden Kanlı Kavak'a gitmekti o hedef desem, ama daha pazar sokağında caminin orda gitti zincir... desem? Ha?<BR/><BR/>Şiiri yazarken yine bir başka şehrim olan Bursa'yı kullanmak durumunda kaldım. Çünkü Uludağ şahane bir metafordu.<BR/><BR/>Sevgiler, selamlar:)Arzu Çurhttps://www.blogger.com/profile/02512864196931033747noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post-54203471390661459812008-05-07T23:18:00.000+03:002008-05-07T23:18:00.000+03:00bir ben bir kardeşim faslında hesabı doğru hatırla...bir ben bir kardeşim faslında hesabı doğru hatırladığından emin misin canım ablacım:PPelektrahttps://www.blogger.com/profile/07038891568906189756noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post-67614605598597857322008-05-07T17:50:00.000+03:002008-05-07T17:50:00.000+03:00Ben de baya küçüktüm, net hatırlamıyorum ama ilkok...Ben de baya küçüktüm, net hatırlamıyorum ama ilkokul mutlaka. Bisikletle olmasa da yürüyerek yakındaki bir kasabaya kaçma planı yapmıştık arkadaşlarımla. Ciddi ciddi kaçacaktık ve güya sabah gidip akşama eve dönmüş olacaktık. Oturmuş o zamanki matematik bilgimle saatte kaç km yürüyeceğimizi, saat kaçta orada olacağımızı bile hesaplamıştım. Neyse ki asla gerçekleştirmeye kalkışmadık. :)ecehttps://www.blogger.com/profile/15286983476531094311noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post-63523035409472743822008-05-07T17:49:00.000+03:002008-05-07T17:49:00.000+03:00Ben de baya küçüktüm, net hatırlamıyorum ama ilkok...Ben de baya küçüktüm, net hatırlamıyorum ama ilkokul mutlaka. Bisikletle olmasa da yürüyerek yakındaki bir kasabaya kaçma planı yapmıştık arkadaşlarımla. Ciddi ciddi kaçacaktık ve güya sabah gidip akşama eve dönmüş olacaktık. Oturmuş o zamanki matematik bilgimle saatte kaç km yürüyeceğimizi, saat kaçta orada olacağımızı bile hesaplamıştım. Neyse ki asla gerçekleştirmeye kalkışmadık. :)ecehttps://www.blogger.com/profile/15286983476531094311noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-6627486639432388010.post-46269641622855343792008-05-07T16:20:00.000+03:002008-05-07T16:20:00.000+03:00benim bisikletim kırmızı bir sindrellay'dı. pinoky...benim bisikletim kırmızı bir sindrellay'dı. pinokyo'dan farkı "kontra pedal" denilen, pedalı ters yöne çevirerek fren yapabilme özelliği idi. hızlanıp hızlanıp fren yapıp, arka tekerleği hafif yana attırarak durmak acayip havalıydı :) ilkokul beşe geçtiğim yaz büyük zorluklarla alınmıştı, o da babamın inadı yüzünden. taksitle alınacaktı elbette ve de beyaz eşya mağazaları kefil istiyordu, babam da "ben yeri yurdu belli asker adamım, bana güvenmeyip kefil isteyen adamdan alışveriş yapmam" diye diretiyordu. eskişehir'in belli başlı bütün mağazalarında kefil cevabını alınca babam kızgınlıkla, ben de büyük hayalkırıklığıyla çıkıyorduk mağazadan. sonunda ümidimi kaybetmişken eve yakın bir bisikletçiye girdik, sadece bisiklet, motosiklet satıyordu ve kefil istemiyordu. sonunda bisikletime kavuşmuştum, o akşam bacaklarımda derman kalmayana kadar sokaklarda turladığımı, annemin camdan sesinde giderek artan bir kızgınlıkla beni eve çağırdığını hatırlıyorum, bir de bakkalın önünde frene basmakta geç kalıp bacağıma hafifçe çarptığım dedeyi. çok kızmış ve bastonuyla kovalamıştı :) <BR/><BR/>o yaz bisikletten inmedim desem yeridir, apartmanda yazları bisikletçide çalışan bir çocuk vardı, onunla eskişehir sokaklarını turlardık akşama kadar. yaz tatili bitip babamın görev yaptığı kasabaya dönerken bisikletimi de götürdük tabii. haftasonları gazete ve ekmek almak üzere lojmanlardan kasaba merkezine inmek benim görevimdi, annemin verdiği bez torbayı bisiklete asar, soguk ruzgar dinlemeden pedal çevirirdim. pazar günleri bisikletimi güzelce siler, lastikleri inmişse şişirir, tekerleklerin tellerine renkli plastik boncuklar vs takardım. ortaokula başlayınca kasabanın biraz dışındaki okula da bisikletle gidip geldim. benden başka bisikleti bu kadar yoğun kullanan kız yoktu etrafta, sarı yağmurluğum, kırmızı lastik çizmelerim ve bisikletimle herkesin tanıdığı bir tip olmuştum. kış iyice bastırınca bisiklet bodruma indirilir, bahar gelene kadar orada kalırdı. <BR/><BR/>yazını okuyunca düşündüm de benim bisikletle gitmek istediğim bir yer olmamış hiç, belki etrafta dağ falan olmadıgından hep evin etrafını, civar sokakları turlamışım ben. şiirdeki dağa gitmek isteyen kıza imrendim bu yüzden, ne güzel yazmışsın.neohttps://www.blogger.com/profile/07348572619340149378noreply@blogger.com